24 Aralık 2011 Cumartesi

Anıları özlemek

Geçmişi özledim bir anda... Mesela Sakarya’da olduğum yılların her birini yeniden ayrı ayrı yaşayabilirim yada Kütahya’daki hiç farketmez... O yıllarda yaşadığım zorluklar belki de kötü günler kadar güzel günlerim de oldu. Güzel hatıralarla ve dostluklarla dolu o anları nedense çok özledim şu anda.... Tuhaf olan ise öyle bir an geliyor ki o güzel duyguları yaşamak için bütün her şeye yeniden katlanırım diyor insan…
O yılları yaşarken anlayamıyorsunuz bazı şeyleri. Mesela sizi yanlış anlayan, tanıyan insanlar aynı şekilde sizinde yanıldıklarınız oluyor.  Ama en sonunda az da olsa tanıyorsunuz. Hatta bazı insanları o kadar içten seviyorsunuz ki sonradan pişman oluyorsunuz keşke daha önce seni tanımak için fırsat tanısaydım, önyargılarımı yenebilseydim diye. Ve o pişmanlıklar tek taraflı olmuyor ne yazık ki o kadar emek verip de hayatınızda hiçbir yeri olmadığını fark ettiğiniz sahte yüzlere de üzülüyorsunuz sonra. En acısı da bu olsa gerek bir sürü insanı tanıyorsunuz; arkadaşlık, dostluk kuruyorsunuz. Birlikte vakit geçirip, yemek yiyor, aynı çatı altında bile kalıp dert ortağı oluyorsunuz. Sonrası ise o bir düzine insandan geriye kalanlar bir elinizin parmakları kadar bile olmuyor ne yazık ki… Belki hayat şartları diyorsunuz, belki de gerçekten dostum değildi… Ama olsun be yaşadığımız her şey için hakkım helal olsun diye düşünüyorsunuz… Yıllar sonra bir gün arasa bile giderim o anıların hatırına diyorsunuz. Ve her nedense bu kadar şeyi bilerek hala o eski günleri özleyebiliyorsunuz işte….

20 Aralık 2011 Salı

Doğru insanı bulduğunu düşünebilmek :)

Hayatınıza birileri girer, birileri çıkar ve bir gün o 'doğru insan' denen kavrama ulaşırsınız.... Nasıl mı olur? Öyle otobüste, metroda, sinemada ilk görüşte aşk gibi bir şeyle değil elbette :) Bir gün biri denk gelip hayatınıza girer ve onun doğru insan olup olmadığına da zaman karar verdirir....O kişiyle elbet sevdiğiniz ortak bir film, yemek, tatlı,renk veya şarkı bulunur ve hatta sevmedikleriniz de.... Belki de hiç uyuşmuyor olabilirsiniz! Ama sizi ona çeken bir şey vardır içten içe... Mıknatıs gibi her uzaklaşmanız da bile ondan hiçte ayrı olmadığınızı anlarsınız... Mesela onu özlersiniz, hemde hiç durmadan! Seneler geçmiş olsa, ''aşkınız eskimiş sizin'' deseler bile hala onu özlüyor olabilirsiniz.... Her buluşmanız da size aynı samimiyetle sarılıyorsa ve her ayrılma vakti geldiğinde 'seni seviyorum' demeyi unutmuyorsa... Yada size özel olan bazı  şeyler-konuşmalar,tavırlar-hala devam edebiliyorsa... Özel günlerinizi hatırlamasa bile 5 dk. surat asıp sonra gene gülümseyebiliyor ve ona kızamıyorsanız :) Seneler geçmiş olmasına rağmen triplerinize ilk günkü gibi katlanıp, sizi şımartıyorsa.... Yaşadığınız şeyler içinde hep aklınıza iyileri gelebiliyorsa. Size dokunmaya, sevmeye bile korkuyor ve o kadar zamana rağmen hala onu kıskanabiliyorsanız-o da sizi tabi ! Yanındayken güvende ve huzurlu hissediyorsanız... Kaç yaşınızda olursanız olun hala planlar yapıp, hayaller kurabiliyorsanız.... Size bakışı hala aynı sıcaklıktaysa... Ve daha sayabileceğim (sayabileceğiniz) bir sürü güzel şey varsa... Kısacası yok ben onsuz yapamıyorum diyorsanız! Doğru insanı bulduğunuzu düşünürsünüz. Ama hiçbir zaman emin olamazsınız. Olsun bazen öyle olduğunu düşünebilmek bile bir ömrünü feda etmeye yeter kadınlara....

7 Ekim 2010 Perşembe

Ne Haddime!!!

Bir elim diğerinden farklı, bir gözüm diğerinden küçük belkide....
Düşüncelerimiz de farklı belki de senle
Bir organımın diğerinden büyük olması gayet normal esasında...
Çünkü insanlar tamamen simetrik varlıklar değillerdir.
Belki de vücudumuz kendi içinde dengemizi kurmaya çalışıyordur.
O zaman düşünce yapımızı da buna benzetirsek..
Sağ yada sol görüşlü olmamız normaldir.
Hatta çok uç noktalar da bile düşünebiliriz.
Ben tutupta herhangi bir organımdan hesap sormuyorsam!
Düşüncelerden niye insanlar sorumlu tutuluyor?
Bu biraz da insanın kendine saygı duymasıyla alakalı...
İnsan o şekilde barışık yaşayabilir kendinle....
Başkalarına da saygı duyduğunuz sürece kimin haddine size söz söylemek!
Herkesin her şeyin tek tip olduğunu düşünsenize ne kadar da sıkıcı olurdu hayat!
Bırakında hayatımızın dengesini bozmayalım.
İnsanları tek tipleştirmeyelim yoksa birbirimizin klonları olmaya mahkum kalırız!

1 Ekim 2010 Cuma

Hiç düşündünüz mü?

Hayat zor.. 
İnsanları anlamak daha da zor olanı.. 
Karsınızdakini ne kadar tanıyorsunuz düşündünüzmü ? 
Sizin gözünüzün içine bakarken aklından geçtiklerini peki ? 
O geçenleri bilseydik 
Bugün sahip olduğumuz o yalancı dostluklar bile olmazdı belkide.. 
Neden insan kendinden baskasına güvenmez 
İnsanın doğası neden bu kadar bencil ? 
Sevdiği adamı bile sıkıca saramaz 
Ya bir gün kaybedersem canım çok yanmasın diye.. 
Dostlarına sonuna kadar sahip çıkamaz 
Ya bir gün kazık atarlarsa diye.. 
İnsanın doğasındamı var güvensizlik.. 
Ya da hep size denk geldiğini mi düsünürsünüz 
Belkide aynada kendinize bakmalısınızdır.. 
Mutlu olmadığı icin yakınır durur 
Belkide elindekinden daha fazlasını istemeyi bıraksa dünyanın en mutlu insanı olacaktır.. 
İnsan herşeyi ister ama elde etmek için genelde birşey yapmaz.. 
Ya da kendine çeşitli bahaneler uydurup durur 
Sadece avunmak için ! 
Peki giden günlerimiz ne için 
Ve de gelecek olanlar ? 
Tek yapmadıgımız şey karamsar yaşamamak 
Hep umudumuz vardır.. 
İçimizde açacağını umduğumuz çiçeğimizi 
Büyük bir özenle sular dururuz 
Gün gelip bizi mutlu edecek diye.. 
Umudumuzu, çiçeğimizi öldürmeden yaşamayı öğrenenlere... 

Her şehirden bir tutam!

Farklı şehirler, farklı insanlar.... 
Her yaşamdan insan tanımak, ayrı tatlar almak... 
Mutluluğuda yaşamak, üzüntüyü de görmek... 
Samimiyeti de, iki yüzlülüğü de görmek... 
En iyi tecrübeleri edinmek ! 
Varlığı da, yokluğu da tatmak... 
Hayatın kendini yaşamak.. 
Herşeye rağmen güzel yanlarıyla ona tutunmak... 
Çantana sığdıracağın anılarla evine dönmek... 
Daimi dostluklar kazanabilmek... 
Yaşamın getirdiği en güzel şey öğrenci olmak olsa gerek!!

Tırtıl Misali

Artık gell... 
Nasıl oldugu ve neler getireceği önemli değil 
Yeterki gel !! 
Seni içimde hissetmekten, İki kişilik bir yürek taşımaktan yoruldum...
Küçük bir tırtıl misali kozamda bekliyorum senin güneşini...
Kelebeğin olacağım günü bekliyor şafağımı sayıyorum!!
Her güneşin batışını sonrada aksine doğmasını beklediğim tezatlardan sıkıldım...
Küçük bir buseyi alnıma kondurmanı özlediğim dakikaların...
Sensiz geçirdiğim günlerin boşluğunu doldur... 
Bir yanıp bir buz tutan yüreğime cevap ver...
Bütün yasaklarınla, huysuzluklarınla da olsa gel!!
Gel de kalbimdeki kabuklar iyileşşin artık.
Her gün acıyan bir yaradan kurtar beni
İç içe dolmuş sorulardan da..
Çıkmaz yolumda pusulam ol, bana bir yol bul...
Güneşim doğsun, gözlerim kamaşsın aşkınla yeniden
Gelde kalbim seni dile getirsin!!


Volkanım... Hayatıma...
12.04.2010
00.01

Küçücük bir umut....

Her şeyin bittiği bir noktayım.
Bütün uzuvlarım alınmış sanki bu naçizane bedenimden...
Hiçbir duygu kalmamış o ufacık yüreğimde...
Sanki senin gitmenle onlarda benden kopmuş gibi.
Korkmuşlar, üşümüşler ve sığınmak için başka bir bedene gitmişler!
Onlar da beni senle terk etmişler...
Peki ya sen ? sen nerdesin?
Benden bu kadar uzaktamısın gerçekten?
Yoksa sadece öfkenle mi arkadaşsın bu aralar
Ya da zamanı değiştirmeye mi çalışıyorsun?
Zaman değişene kadar ben değiştim bile...
Artık söylenenlere değil gördüklerime inanıyorum bende...
Küçücük bir umutla
Sensizlikte seni arıyorum senle! 

İzleyiciler